
Liderlik yolculuğuna çıktığım ilk günden bu yana en
çok karşılaştığım ihtiyaçlardan biri, insanların anlamlı bağlar kurmak ve ait
hissetmek istemesi oldu. Bu sadece bireylerin değil, kurumların da derin bir
ihtiyacı. Çünkü kurum dediğimiz yapı, aslında bireylerden oluşan bir organizma.
Bu organizma ne kadar uyumlu, bağlantılı ve farkında olursa; o kadar sağlıklı,
üretken ve başarılı oluyor.
Ve ben şunu çok net söyleyebilirim: İç koçluk
programı, bu uyumu yakalamanın en güçlü yollarından biri.
Peki,
iç koçluk nedir?
İç koçluk, kurum içinde çalışan kişilerin koçluk
becerileriyle donatılarak, ekip arkadaşlarına koçluk yapmalarını sağlayan bir
gelişim sürecidir. Bu kişilere “iç koç” diyoruz. İç koçlar, yöneticilerden
bağımsız olarak; meslektaşlarına rehberlik eder, onları dinler, sorularla
düşünmeye sevk eder ve gelişimlerine destek olur.
Yani aslında, kurumun içindeki potansiyeli yine kurumun içinden açığa çıkarırız. Bu, dışarıdan alınan koçluk hizmetlerine göre çok daha sürdürülebilir ve kurum kültürünü dönüştüren bir etkiye sahiptir.
Neden iç koçluk?
Ben bir lider koçuyum. Yüzlerce yöneticiyle çalıştım,
çok sayıda dönüşüm sürecine eşlik ettim. Şunu net görüyorum: Bir kurumun gerçek
anlamda dönüşmesi, ancak içeriden gelen bir farkındalıkla mümkün. İç koçluk, bu
farkındalığın tohumu gibi.
Düşünsene; bir çalışan iş yerinde duygularını ifade
edebileceği, düşüncelerini güvenle paylaşabileceği bir alan bulduğunda hem
aidiyeti artıyor hem de motivasyonu. İç koçluk, tam olarak bu alanı sunuyor.
Dinlenmek, anlaşılmak ve kendine dair içgörü kazanmak… İşte çalışanların en çok
ihtiyaç duyduğu şey bu.
Kurum
içinde bağ kurmak ne demek?
Bağ kurmak; birlikte aynı hedefe yürümek, birbirini
anlamaya çalışmak, karşılıklı güven inşa etmek demek. Günümüz çalışma
dünyasında her şey çok hızlı. Dijital araçlarla sürekli iletişimdeyiz ama
gerçekten bağlı mıyız? Çoğu zaman hayır.
İç koçluk, çalışanları birbirine yaklaştırır. Çünkü bu
programda yer alan her iç koç, aktif dinleme, empati, güçlü soru sorma gibi
becerilerle donatılır. Ve bu beceriler, sadece koçluk seanslarında değil;
toplantılarda, geri bildirim anlarında, günlük etkileşimlerde de kendini
gösterir.
Kurumun her köşesine yayılan bir farkındalık hali
oluşur. Herkes biraz daha dikkatli dinlemeye, biraz daha anlayışla yaklaşmaya
başlar. Bu da doğal olarak daha güçlü bir ekip ruhu ve iş birliği doğurur.
İç
koçluk programı kurum kültürünü nasıl dönüştürür?
Burada en önemli noktalardan biri şu: İç koçluk bir
“eğitim” değildir. Bu bir kültür inşasıdır.
Program boyunca çalışanlar, sadece birer koç olmayı
değil; aynı zamanda kendilerine de koçluk yapmayı öğrenirler. Kendi sınırlarını
fark ederler, tetikleyicilerini tanırlar, daha sağlıklı iletişim kurmayı
deneyimlerler.
Böylece kurumda yukarıdan aşağıya değil, yatayda
yayılan bir öğrenme ve gelişim kültürü oluşur. “Ben bilirim” den “Birlikte
öğrenelim” e geçilir. Bu da, çağın ihtiyaçlarına cevap verebilen, çevik ve
empatik liderler doğurur.
Kimler
iç koç olabilir?
Bu programın en güzel tarafı şu: Yönetici olman
gerekmiyor. Unvanın, departmanın ne olursa olsun; koçluk becerileri öğrenmek
isteyen ve gönüllü olan herkes iç koç olabilir.
Genelde kurumlar, bu rol için farklı birimlerden
kişileri seçerler. Böylece iç koçluk tüm organizasyona yayılır ve çapraz bağlar
oluşur. Bu da silo yapılarının yıkılmasına, departmanlar arası daha sağlıklı
bir iletişim kurulmasına vesile olur.
Program
nasıl ilerliyor?
Koçluk ilkeleriyle tanışmak, etik çerçeveyi anlamak ve
etik yapıyı kurarak başlıyoruz. Sonra dinleme, güçlü soru sorma, geri bildirim
verme gibi temel becerileri geliştiriyoruz. Gerçek seans simülasyonları
yapıyoruz. Katılımcılar birebir koçluk pratikleriyle öğreniyorlar.
Hem bireysel hem de kurum içinde sistemin oturması için bu
süreci mentorluk ve süpervizyon ile destekliyoruz. Bu destekle de onlar artık
sadece görevlerini yapan değil, aynı zamanda ilham veren insanlar oluyor.
Sonuç: Daha bilinçli, daha bağlı bir kurum mümkün
Bugün artık biliyoruz ki yüksek performans, sadece
hedeflerle değil; o hedeflere giden ilişkilerle kurulur. Eğer çalışanlar
birbirine güvenmiyorsa, kendilerini ifade edemiyorsa, fikirleri duyulmuyorsa; en
iyi stratejiler bile işe yaramaz.
İç koçluk programı, bu bağlamda sadece bireyleri
değil, kurumun tamamını dönüştüren bir araçtır. Farkındalığı artırır, güveni
pekiştirir, iletişimi güçlendirir. İletişimin güçlenmesi tüm paydaşlarla olan
iletişime yansıdığı gibi kurumun geleceğini, kültürünü ve kazancını yeniden
yapılandırır. Ve en önemlisi: İnsan olmayı yeniden hatırlatır.
Bu
değişimin parçası olmak ister misin?
Eğer kurumunda daha güçlü bağlar kurmak, çalışanların
potansiyelini açığa çıkarmak ve liderliğini derinleştirmek istiyorsan; iç
koçluk tam sana göre.
Ben bu yolculukta birçok kurumla birlikte yürüdüm. Her
birinde gördüğüm şey aynıydı: Dinleyen insanlar, dinlenilen insanlar haline
geliyor. Ve bu da kurumda gerçek bir dönüşüm yaratıyor.
Sen de bu değişimin öncüsü olabilirsin. İlk adımı
atmaya var mısın?