Her Soruyu Sormak Mümkün mü? Koçlukta Etik Sınırlar

Koçluk yolculuğunda en çok duyduğun kavramlardan biri “doğru soruyu sormak” olur. Bu ifade o kadar sık tekrar edilir ki, bir süre sonra koçluk neredeyse sadece soru sorma becerisine indirgenmiş gibi görünür. Oysa her sorunun bir yönü, bir niyeti, bir enerjisi vardır. Bazı sorular kapı açar, bazılarıysa istemeden duvar örer. İşte koçluğun gerçek derinliği tam burada başlar: her sorunun sorulabilir olup olmadığını fark edebilmekte.

Koçun elindeki en güçlü araç meraktır. Fakat merak, dikkat edilmediğinde müdahalenin kılığına girebilir. Karşındaki insanın hikâyesini anlamak isterken, farkında olmadan o hikâyenin yönünü değiştirebilirsin. Etik sınırlar tam da bu noktada ortaya çıkar. Etik, koçluğun sessiz ama en güçlü çerçevesidir. Yalnızca yazılı kurallar listesi değildir; bir duruş biçimidir. Her oturumda kendini sorgulamayı, kendi niyetini kontrol etmeyi, insanın bütünlüğünü korumayı gerektirir.

Bir koçun görevi yön göstermek değil, yolun kendisine alan açmaktır. Koç, danışanın yerine düşünmez, onun adına karar vermez, duygularını yönlendirmez. Çünkü koçluk, insanın kendi kaynaklarını fark etme yolculuğudur. Bu yolculuğun güven içinde sürdürülebilmesi, koçun etik farkındalığına bağlıdır. Her sorudan önce kısa bir duraklama, “bu kimin için” diye sormak gerekir. Eğer soru danışanın içgörüsüne hizmet ediyorsa doğru yerdesin; eğer senin kendi merakını tatmin ediyorsa o alan artık güvenli değildir.

Etik, görünmeyen detaylarda saklıdır. Bir sorunun tonu, bir bakışın süresi, bir sessizliği hemen doldurma isteği bile etik alanı etkiler. Çünkü koçluk sadece kelimelerden ibaret değildir; enerjiden, dikkat ve özenle kurulan bir ilişkiden oluşur. Bazen doğru şey hiçbir şey söylememektir. Susmak, danışana alan tanımaktır. Sessizlik, farkındalığın yankı bulduğu yerdir. O yüzden bir koçun en güçlü refleksi bazen geri çekilmek, bazen sadece tanıklık etmektir.

Koçlukta etik, yapılması gerekenlerin listesi değil, bir farkındalık kasıdır. O kas ne kadar güçlü olursa, danışanın kendini ifade edebileceği alan da o kadar genişler. Etik sınırlar, insanı korumak için değil, onun özgürlüğünü güvenli kılmak için vardır. Çünkü koçluk, kontrol alanı değil, güven alanıdır. Koçun etik duruşu da bu güvenin teminatıdır.

Gerçek bir koç, kendi sınırlarını bilir. Her konunun kendisine ait olmadığını, her duygunun taşınamayacağını, her cevabın verilmemesi gerektiğini fark eder. Etik duruş, bu farkındalığın sürekli korunmasıyla mümkün olur. Bazen “burada durmalıyım” demek, en etik karardır. Bazen de “bunu sormamalıyım” farkındalığı, danışanın güvenini yeniden inşa eder. Çünkü etik, yalnızca kurallara değil, insana duyulan derin saygıya dayanır.

Etik bir koçluk yaklaşımı, yalnızca danışanı değil, koçu da dönüştürür. Her seans, hem karşısındaki insanın hem de koçun kendi gölgesine bakma fırsatıdır. Ne kadar çok bilirsen, ne kadar çok teknik öğrenirsen öğren, bir noktada o bilgiyi geri çekmeyi, sadeleşmeyi ve sadece “orada olmayı” öğrenmen gerekir. Etik, bu sadeleşmenin omurgasıdır. Çünkü koçluk, kontrol etmek değil, eşlik etmektir.

Etik duruş, bir oturumun başarısını değil, insanın güvenini önemser. Ve güven, bir kez tesis edildiğinde kelimelerden çok daha fazla iyileştirir. Bu yüzden koçlukta etik, mesleki bir zorunluluktan öte, bir karakter ifadesidir. Yalnızca koçun ne yaptığını değil, kim olduğunu da gösterir. Her oturumda “bu süreç kimin için?” sorusuna verdiğin cevap, aslında senin etik pusulanın yönünü belirler.

Her soruyu sormak mümkün değildir. Çünkü her insan, kendi zamanında açılır. Koçun görevi o zamanı hızlandırmak değil, o zamanın geldiğini fark edebilmektir. Gerçek etik duruş da tam burada başlar: sınır koyarken bile şefkati koruyabilmekte, merak ederken bile alanı sahiplenmemekte. Koçluk, bilgiyle değil, özenle yapılır.

Ne dersin, sen kendi koçluk yolculuğunda hangi sınırları fark ediyorsun?

Yeni Nesil Liderler WhatsApp Topluluğumuza katılın: Kurumsal liderlik, koçluk ve ekip yönetimi üzerine güncel bilgilere ulaşmak için 👉 TIKLAYIN